Sait Faik Abasıyanık Kitapları Kısa Özetleri

Sait Faik Abasıyanık Kitapları Kısa Özetleri

Sait Faik Abasıyanık-Alemdağ’da Var Bir Yılan

Kahramanımız bir tiyatro çıkışı çeşitli duygulara kapılıp giderken iki gence gözü ilişir. Ruh hali değişiktir. Gençlerden birine elini ağzından çek diye bağırır. Gençler şaşırır. Daha fazla yaklaşırlar adama yakından görmek için. Kahramanımız yaşadığı her olayda değişik hislere kapılır kendi iç dünyasında garip bir yaşantı içindedir. Akşam olunca biricik dostu Panço’yu bekler. Her akşam aynısını yapar. Bekleme sırasında iç dünyasında yine değişik hayallerle dalar gider. Dostu yanına gelmiştir. Onu sevinçle karşılar. Panço’yu ayrı bir dünya olarak görür. Onun içindekilerle de yaşamaya çalışır. Duyduğu her sesten bir anlam çıkarır. Anlamsız şeylere anlam kazandırır ve onlara can verir. Kahraman İstanbul’da yaşar ama İstanbul’u sevmez. Onun için İstanbul pistir. Yağmur yağdığı zaman da pistir. Geceleri sıkıntılıdır. Gündüzleri ayrı bir derttir. Sokakları dardır ve insanları acımasızdır. Kahraman İstanbul’da yaşamaktan pek haz duymaz. Kahraman Alemdağ’ı sever orasını bir cennet olarak tanımlar. Hayatına asıl orada olduğunu orada her şeyin daha anlamlı olduğunu oranın yılanlarını bile sever. Alemdağ başka bir dünyadır oradaki hayvanlar oradaki sular bile bir başkadır. Kahramanımız Alemdağ’ı kurtuluş olarak görür ve içinde hep orada yaşama arzusu vardır.

Sait Faik Abasıyanık-Hallaç (Kısa Özeti)

Vapurdan inenleri süzen ve onalrın halelrini yorumlayan kahramanımız o gün unutamayacağı birini görür. Sırtında oka benzeyen biri oradan geçer ve kahraman onun hallaç olduğunu anlar. Çok ilgisini çekmiştir ve onu tepeden tırnağa süzer. Yaşı itibari ile hala hayattan ümdii olan biri diye düşünür. Hallaç baba kahramana çocukluğunu geri verir daha doğrusu o öyle hisseder. Birden bire günahsız biriymiş gibi düşünür. Hallaç babanın emekçi bir insan olduğunu işi bittiğinde eve geşdğini üstünün başının yün olduğunu eşinin ona su getirdiğini ve hallaç babnın şükrettiğini hayal eder. Hallaç babanın işinden dolayı insanlara mutluluk verdiğini düşünür. İskele de bulunan insanalrı, balıkçıları, denizin halini, ortalığın durgunluğunu, herkesin mutlu olduğunu hatta mümkünse bugün kimsenin ölmemesi gerektiğini düşünerek bir iç geçirdi. Hallaç baba o gün iskelede tekrar görünür kahramanımız yanında gider ve sohbet etmeye başlar. Hallaç baba yorulduğunu söyler ama aslında kalp krizi geçiriyordur. Hallaç baba 78 yaşında olduğunu ve şimdiye kadar hep çalıştığını ve asla yorulmadığını söyler. Kahramanımızda yorulmasının normal olduğunu hatta kendinin de yorgun olduğunu söyleyince hallaç baba insanı yoranın asıl işsizlik olduğunu söyler. Saati sorar. Vapurun kalkış saatine henüz yarım saat vardır. Hallaç baba bir köşeye uzanır. Az sonra bir kalablık fark edilir. İnsanlar hallaç babanın etrafına toplanmıştır. Kahramanımız da gelir ve az önce konuştuğu hallaç babanın yer yatan kişi olduğunu görünce telaşlanır. Eczaneden ilaç gelir ama hallaç baba ölümden kurtulamaz. Babalarının mesleği artık kendine benzeyen iki çocuğuna kalmıştır.

Sait Faik Abasıyanık-Medarı Maişet Motoru (Kısa Özeti)

Ali Rıza eski bir memurdur ve karısının ölümü ile dünyası yıkılmıştır. Çok acı çekmektedir. Bu acıyı unutmak adına kendini içkiye verir. İçkiden medet umar böylece tam bir sarhoş olur çıkar. Hikmet Ali Rıza’nın evlat edindiği bir çocuktur. Melek adında da bir kızı vardır. Çocukları babalarının durumuma çok üzülür ancak elden bir şey gelmez. Ali Rıza’ya lakap olarak kondos denir. Bu beraber yaşadığı rum ailelerinin ona verdiği bir isimdir. Boyu da çok kısadır. Hikmet babasının durumuna çok üzüldüğünden daha çocuk yaşta çalışmaya başlar çünkü Ali Rıza beş parasız sefil bir haldedir. Melek adada bulunan bir berberin yanına çırak olarak verilir. Hikmet medarı maişet motoru adında bir tekneye balıkçılık yapması için verilir. Çocuklar küçük yaşta para kazanmayı öğrenecektir. Melek tecrübe edinir ve sonunda kendi dükkanını açar. Erkek berberidir. Adaya yeni gelen bir gence aşık olur. Evlilik planları yaparken genç ölür. Melek bunun üzüntüsünden eskisi gibi kendini işine vermez. Ali Rıza da sinirlendiği bir gün dükkanın eşyalarını paramparça eder. Melek gider. Beyoğlu’nda bir erkek berberinin yanında çalışmaya başlar. Hikmet evlat alındığı için Melek’i gerçek bir kız kardeş gibi göremez bu bakış onu Melek’e doğru iter ve aşık olur. Melek’i bulur ancak nişanlı olduğunu öğrenince de yakınlarda bir iş bulur çalışmaya başlar. Çalıştığı yerdeki arkadaşları bir soyguna karışır bunun yüzünden Hikmet te tutuklanır ceza evine gönderilir. Ali Rıza da ceza evine düşmüştür. Burada ikisi aynı koğuşta kalır. Uyuşturucu alırlar ve çeşitli hayallere dalarlar ancak hayallerin bile sonu hüsranla biter.

Sait Faik Abasıyanık-Kayıp Aranıyor (Kısa Özeti)

Nevin eski bir konsolos kızıdır. Hayatı bolluk içinde geçen şanslı kişilerden biridir. Nevin dert ablasıdır. Herkesin derdini dinler, yardım eder, yardımsever bir kişiliğe sahip, karşısındakini anlamaya çalışan iyilik meleğidir. Nevin kocası ile pek anlaşamaz. Kocası ilgi göstermez. Bir eşya muamelesi görür. Nevin’i çekemeyen insanlar vardır. Bu kişiler Nevin hakkında bir dedikodu yayarlar. Amaçları halk tarafından dışlanılmasını sağlamaktır. İrfan bu kişilerin başını çeker. Kahvede sürttüğünü dedikodusu alır başını gider. Nevin tüm bu olanlardan bunalır ve balıkçı Cemal ile dolaşmaya başlar. Nevin’e hiç bir şey zevk vermez. Hayattan zevk alamaz hale gelir. Kocasından boşanmak ister ve boşanma işlemleri için Ankara’ya gelir. İşleri bittikten sonra İstanbul’a geri dönecektir. İstanbul’daki yaşantısı gözlerinin önüne gelir ve orada artık yaşamak istemediğini fark eder. Aldığı bu hızlı karar ile Ankara’da kalır. Babasına bir mektup yazar. Eski yaşantısından bunaldığını ve huzuru aramak için yola çıkacağını söyler. Nevin istasyona gelir trene biner ve huzuru aramak için bir maceraya yelken açar.