Beyinsi

Reşat Nuri Güntekin – Sönmüş Yıldızlar (Kısa Özeti)

  • 0
  • 1.932 kez görüntülendi.
Reşat Nuri Güntekin – Sönmüş Yıldızlar (Kısa Özeti)

Reşat Nuri Güntekin – Sönmüş Yıldızlar Kitap Özeti

Reşat Nuri Güntekin‘in Sönmüş Yıldızlar kitabı 21 kısa öyküden oluşuyor. Hikâyenin hacmi ve hikâyenin birkaç sayfadan oluşması nedeniyle, hepsinden bahsetmek imkansız görünüyor. Ama fırsat buldukça değineceğim. Sönmüş Yıldızlar, Bir Damla Gözyaşı, Bir Hazin Hakikat, Yalan, Bir Hayal Kırıklığı ve Kumandanın Şoförü isimlerinin hikayesi karşılıklı mektup tarzı hikayelerden oluşmaktadır. Bu hikayelerde yaygın olarak tartışılan bir konu, kadın ve erkek arasındaki ilişkidir. İlk tanıştığımız anı duygusal cümlelerle anlatıyor ve bizi korkmadan iç dünyasına davet ediyor. Kitabın adı ve kitabın ilk öyküsü:

 

Sönmüş Yıldızlar

Önce Perihan’ın Hüseyin Kenan’a yazdığı mektubu okuyun. Perihan Hanım, Kenan Bey’i ilk gördüğü andaki çocukluğunu anlatıyor. Kenan Bey’in utangaç bir çocuk olduğundan ve arkadaşlıklarının ilerlemediğinden yakınır. Bir süre sonra tam bir yabancı gibi olduğunu söylüyor. Yıllar sonra, Perihan Hanım, Feridun Bey ile evlenip tekrar karşılaştıklarında, bir zamanlar sahip olduğu masumiyeti hala koruduğunu düşünüyordu. Yazılarını çok dikkatli takip ediyor. Ancak zaman geçtikçe bu yazılar değişti ve tatlı hayallerini kaybetti ve militanlaştığını anladı. Bu değişikliklerin nedenini sorar.

Kenan Bey, Perihan Hanım’a bir cevap mektubu yazar. Girişimsiz, acımasız, zalim ve alaycı bir insana dönüştüğünü itiraf ediyor. Hayatın içini ve insanın içini görebileceğiniz bir yaşa geldiğinizde iç yıldızların birer birer söndüğü ve nereye bakarsanız bakın sadece yalan, ikiyüzlülük, zalimlik ve ahlaksızlık görebileceğiniz söylenir. Rüyasında tek yıldız olduğunu ve bereketli bir Hani olduğunu itiraf eder. Sevmediği biriyle evlenen ve onu aldatan Perihan Hanım, büyük bir karmaşa içinde olduğunu düşünüyor. Ama bir gün kendini kapalı bir arabada bir yabancıyla gördü ve bir yıldız söndü. Mektubu intihar etmediğini, onu öldürdüklerini ve son yarayı Perihan Hanım’ın açtığını söyleyerek bitirir.

 

Yalan

Bölüm, Cevdet Bey’in Beria’ya yazdığı bir mektupla başlar. Bayan Beria ile ilk karşılaşmasını ve ona olan hislerini anlatıyor. Bir yalanı öğrendiğini ve onu asla affetmeyeceğini söylüyor. Sonra Bayan Beria’nın cevap mektubunu okuduk. Beria’nın söylediği yalanların ve bir rüyada yaşadıklarının ardındaki hikaye. Aslında Cevdet Beyi değil kendini aldattığını söylüyor ama mektubu pişmanlık duymadan bitiriyor ve onu mutlu ettiklerini söyleyerek af diliyor.

 

Bir Yudum Su

Dr. Hamit Bey’in kızı Nevin ömrü kısa bir misafir oldu hayata. Karısı vefat ettiğinde henüz kırk yaşındaydı. Yeniden bir aile kurmak yerine hayatını Nevin’e adamaya karar verdi. Ancak tüm önlem ve tedaviye rağmen Nevin’e her geçen gün ilerleyen vereme yakalandı. Hamit Bey artık kendine tek bir iş bulmuştur. Ve ölene kadar çocuğunu mutlu etmekti. Bir gün Nevin’in isteği üzerine yürüyüşe çıkar. Yosunlu bir çeşmede iki fakir kızla tanışırlar. En büyüğü on iki, en küçüğü yedi yaşındaydı. Küçük kız, çeşmeden teneke bir bardağa su doldurdu ve korkmuş bir şekilde Nevin’e yaklaştı. Hamit Bey, küçük oğlana onu alması için para vermek istedi ama küçük kız bunu kabul etmedi. Hamit Bey, ablasına neden bu iddiada bulunduğunu sorar. Kız kardeşim diyor ki: “Annem öldü ve o mezarda yatıyor. Öğretmene göre, ölüler geceleri susuzluktan mezarlarda yakıldı. Ama dünya çocukları susayanlara su verirlerse onlar da soğurlar. Bugün kimse geçmiyordu. Gitmek istiyorum ama hyung ağlıyor çünkü annemin su olmadan ne yapacağını merak ediyor.”

Hamit Bey, Nevin’in su içmesini engellemeye çalışır. Bu pis suyu içmemesi gerektiğini söylüyor ve özgür ruhlu bir kız olduğuna inanıyor. Nevin ağlamaya başlar. Hamit Bey artık onu uyarmaz. Bu suyu içtikten sonra mutlu bir şekilde öleceğini düşünür.

Nevin’in ölümünden sonra Hamit Bey çeşmeyi tamir ettirmiştir. Her akşam oraya gelir ve köy çocuklarına ve gezgin Derviş’e bu çeşmeden bir yudum su alıp onları yoldan uzak tutmaları için yalvarır.

 

Bilek Saati

Niyazi sıska, hasta bir çocuktu. Çok küçük yaşta dövülmüş ve buna alışık değildi. Babası Muharrem onu ​​çok seviyordu ama onu şımartmadı ve onu bir mum gibi eğitmeye çalıştı. Halası Adile Hanım’ın oğlu Vahit, sünnet oldu ve hediye olarak kutuya bazı oyuncaklar koydu. Bu hediyenin içindeki saat Niyazi’yi o kadar üzdü ki ağladı. Dünyada en sevdiği şey saatiydi. Bir yıl önce sünnet olunca hayalleri yıkıldı ve kimse ona saat getirmedi. Sabah babamın saatini evde unuttuğunu hatırlayınca heyecanla koluna bağladı ve Vahit’le yürüyüşe çıktı. Dua çağrısını duyan Niyazi, bileğindeki saate baktı. Ama saat durdu. Anlamak için saati kulağına götürdü. Ben daha ne olduğunu anlayamadan saatim suya düştü. Saat suyun içindeydi ama ulaşılamıyor gibiydi. Vahit, tüm uğraşlara rağmen Niyazi’yi eve götüreceğini ve kardeşine ona bir saat aldıracağını söyledi. O gece Muharrem Efendi, yemekten sonra saatin kaybolduğunu fark etti. Bu sefer oğluma vurmak istemedim. Tehdidi aldattı ve saatin görünmesini bekledi ama kimse gelmedi. İki saat sonra Niyazi, bir yabancı tarafından perişan bir halde eve getirildi. Suda çırpındığını gören tütün görevlileri hayatını kurtardı ancak durumu pek iyi değildi. Tek yaptığı saati elinde tutmaktı. Niyazi beş gün sonra zatürreden öldü ve son sözleri şu oldu:

“Baba… vurma bana… Ben getirdim… Saati getirdim!”

 

 

Reşat Nuri Güntekin – Sönmüş Yıldızlar Arka Kapak Bilgisi

Hikayelerde kadın-erkek ilişkilerinin duygu dolu dünyası başarıyla sergileniyor. Karşılıklı aşk mektuplarında, gözyaşları ve hazin bir hayatın gerçekleri, yalanlar ve düş kırıklıkları ele alınmış. Yirmi bir hikâyeden oluşan kitabı severek okuyacaksınız.

 

Bu kitap özetimizi beğendiyseniz eğer Ayfer Tunç – Kapak Kızı Kısa Özetine göz atabilirsiniz.

 

 

Tweetle
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.